1975 yılında bir sonbahar sabahı, İzlanda'daki kadınların neredeyse tamamı iş yerlerini ve evlerini terk ederek çalışmayı, yemek yapmayı ve çocuklarına bakmayı reddettiklerinde ülkede bir anda hayat durmuş gibi oldu ve bu ada ülkesini bugün dünyada kadınların yaşayabileceği en iyi yerlerden biri olma konumuna getirdiler.

Kadınların kendi ağzından ilk kez anlatılan ve grevin 50. yıldönümüne doğru yayınlanması planlanan hikâye yıkıcı, ama beklenmedik derecede de komik. ‘’Şovenist erkek domuzlarımıza aşıktık,’’ diye anımsıyor aktivistlerden biri, "Sadece onları biraz değiştirmek istedik!"

Grevin 2025'teki 50. yıl dönümünde vizyona girmesiyle mükemmel bir zamanlama yakalayan filmin, kadınların toplumu dönüştürme konusundaki kolektif gücünü içeren mesajı, izleyicilere başka olasılıkları hayal edip hayata geçirmeleri için ilham veriyor.

When almost all the women of Iceland walked off the job and out of their homes one fall morning in 1975 refusing to work, cook, or take care of the children, they brought their country to its knees and catapulted the island nation to its status as one of the best places in the world today to be a woman.

Told for the first time by the women themselves and timed for release in the lead-up to the strike’s 50th anniversary, the story is subversive and unexpectedly funny. “We loved our male chauvinist pigs,” recalls one of the activists, “We just wanted to change them a little!” 

Perfectly timed for release in the lead-up to the strike’s 50th anniversary in 2025, the film's message about the collective power of women to transform their society inspires viewers to reimagine the possible.